Ekim ayında biraz soguk ama tamamen bulutsuz günesli bir havada Münih'i kesfetmek gibisi yok. Alp'lerin kuzeyinde Isar nehri kıyısında 1158 tarihinde Aslan Kral Lion tarafından kurulmus sehir, aynı zamanda Bavyera bölgesininde baskenti de olmus.
Sehrin kurulusundan itibaren merkezi olarak kabul edilen Marienplatz, sehrin merkezi. Burası cıvıl cıvıl, bir suru dukkanın, kafelerin bulundugu, aynı zamanda tarihi Frauenkirche ( Cathedral of Our Lady) kilisesinin bulundugu dev bir meydan. Meydana cıkan buyuk yuruyus yolunda ise aynı sekilde dukkanlar, kafeler ve restaurantlar bulunmakta.
Marienplatz meydanındaki baska önemli yapıt ise, Mary's column- Meryem Ana'nın altın kaplamalı heykeli, tam meydanın ortasında olan bu heykel, I.Maximillian tarafından 1638'de İsvec'le süren 30 yıl savaslarının bitisinin anısına yaptırılmıs.
Meydan carsı gercek anlamda cok kalabalık ama saat 6 dan sonra tüm dukkanların kapanması ise her yer bir anda sessizlesiyor. Aksam mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler ise, bira evleri... Benim gibi bira icmeyen biri icin bile cok güzel bir mekana gidiyoruz. HB Hofbrauhaus.
Burası Münihte , weissbeir yani bugday birası üretimi yapan bir kac buyuk markadan bir tanesine ait dev bira evi. Dev diyorum cunku dısardan bakıldıgında 2-3 katlı bina gibi duran, iceri girdiginizde ise cok yuksek tavanlı , tavanları resimler suslenmis, bir kısım da masa bir kısımda ise tahta uzun masalar ve bankalardan olusan cok ilginc bir mekan. HB markası 1589 yılında Bavyera Dükü 5. Wilhelm tarafından kurulmus. Biz bir cuma veya cumartesi aksamı gitmistik yanlıs hatırlamıyorsam. O güne mi özel her zaman mı böyle bilmiyorum ama icerde, folklorik kıyafetlerle Bavyera müzikleri calan bir orkestra, yine o tarz kıyafetlerle servis yapan calısanlar vardı. Daha da güzeli , bir kısım müsteri de folklorik kıyafetler giyip gelmislerdi.
Munih'te baska bir güzellik ise sehrin merkezindeki English Garden. Prinzrengenten Caddesi ile Freimann arasında kalan bu buyuk parkın icinde gölet, bahcede gecen ördekler, gölete akan kucuk bir nehir, nefis agaclar, isteyen icin yuruyus parkuru, isteyen icin bisiklet yolu var. Temizligi, insanların parkı kullanıs sekilleri, bana Avrupa ile bizim aramızdaki bir cok farkı anlattı malesef...
Ben eger burada yasasaydım, haftanın belli gunlerini yuruyerek, kitap okuyarak bu parkta gecirirdim muhtemelen :)
Münihte ziyaret edilen yerlerden bir tanesi de Dachau:( Münih'teki 1933 yılında Nazi Sosyalist hükümet tarafından kurulan ilk düzenli toplama kampını olan Dachau'da yasananları resimlerle, belgelerle görebilirsiniz.Oradaki , fırınlar, yatakhaneler, hücreler, resimli belgeler, ve barkovizyonlarda gösterilen goruntuleri gormek oldukca canınızı acıtacak, bu yüzden size burası ile ilgili herhangi bir resim koymuyorum.
Kesif icin daha bol vaktiniz varsa, bizim gitmedigimiz ama sehir tanıtımlarında tavsiye edilen, sehre 20 dakika uzaklıktaki Nymphenburg Sarayını ziyaret edebilir, eski, yeni ve modern üçlemesi olarak yanyana binaları olan müzeleri gezebilir, Olimpiyat parkını ve karsısındaki BMW müzesini görebilirsiniz.
Munih, düzenli yesill ve tarihle icice bir sehir , sansımıza hava hep guzel olunca gozume daha da güzel gelmis olabilir tabi. Eger sehri gezdikten sonra fazladan 1 gün vaktiniz var ise gitmeniz gereken en güzel yeri en sona sakladım :)
Münihi'n güney batısında , Alpdagları eteklerinde Avusturya sınırına yakın Schwangu'daki muhtesem Neuschwantein Satosu.
Bu resmi orada satılan bir posterden cektim baska turlusu mumkun degil :)
Ve baska bir posterden kıs cekimi, her mevsim cok guzel bir goruntu
Bavyera bölgesinin, 360 km'lik "Romantische Strasse" evet anladıgınız gibi romantik yol üzerinden görülebilecek en görkemli yapıtlardan birisi olan Neuschwanstein Satosu, II. Ludwig tarafından 1868 de yapımına baslanmıs, fakat II. Ludwig o sarayda sadece 3-4 ay yasayıp hayata veda etmis. Sato II. Ludwig'in cocuklugunun gectigi Hohenscwangau satosunun karsındaki muhtesem bir tepenin üstüne yapılmıs.
İşte Hohenscwangau Satosu
Bir Wagner hayranı olan II.Ludwig, bu satonun icinde, sahnesi olan buyuk bir salon yaptırmıs. Satoda cok ilginc baska bir oda var, Odaya kapıdan giriyorsunuz karsınıza bir magara cıkıyor, Duvarları hic sekillendirilmemis yer ise toprak zemin. Bu oda yine akustik muzigin daha iyi dinlenebilmesi icin, Wagner'in calısma yapabilmesi icin yaptırılmıs. Fakat II.Ludwig bu muhtesem satoda malesef ki Wagner'i dinleme sansına sahip olamamıs.
Schwangau
Asagıdan satonun gorunumu
Ve satomuza yürüyerek cıkmaya baslıyoruz. yaklasık 15 dakika yuruyus mesafesi var, araba ile cıkısa izin yok ama belli aralıklarla kalkan servisler ile satoya yurumeden de gidebilirsiniz.
Satonun ic giris kapısı
Almanyanın her bölgesi boyle mi bilmiyorum ama güney bölgesi güzel havanında etkisi ile beni benden aldı....
Hele ki Neuschwanstein Satosuna giderken gectigimiz, inanılmaz temiz yollar, guzel korunmus doga , bulutların üstüne cıkan yüksek zirveli Alp dagları, o güzel mis gibi hava sanki yolda giderken birden Heidi ile dedesi cıkıp gelecekmis gibi hissetmek gercekten tarifsiz bir duygu......
Bir gün tekrardan bu bolgeye gidip, Romantik yol uzerinde kalan ortacag sehirlerini gezmek isterim. Size de bu bölgeyi gezmenizi kesinlikle tavsiye ederim .. Kahvaltı ve oglen atıstırmaları icinde Wimmer'i tabi ki :)
Bir sonraki gezi neresi olur ? Pek yakında vizyonda ....... :)