30 Ocak 2013 Çarşamba

Ayaspaşa Rus Restaurant

 Yurt dışında gezilen yerleri yemekleri anlatıyorum da neden İstanbul'daki gezilecek gidilecek yerleri anlatmıyorum ben .... İşte yıllardır Taksime giderken yanından geçip hep merak ettiğim Gümüşsuyundaki Ayaspaşa Rus Restaurant'ı :)
Cuma aksamı, alışkanlıklarımızın dışına çıkıp hiç gitmediğimiz bir yere gidelim diye düşünürken aklıma ilk gelen yer burası olmuştu. Aynı benim gibi, orda bir rus restaurant'ı var, hep görüyoruz ama nedir bilmiyoruz diye merak eden arkadaşlarımla birlikte bir Cuma akşamını burada geçirmeye karar verdik.
Ayaspaşa Rus Restaurant'ı , 1943 yılınca Macar asıllı Judith Krischanovski ve Beyaz Rus kocası tarafından kurulmuş. İstanbul'un ilk rus restaurantı Rejans'ın peşinden kurulan bu restaurantın adı rus restaurant'ı olarak tanınsa da, 6-7 eylul olaylarından dolayı Ayaspasa Lokantası adını almıs. Daha sonra 1978 yılında Lokantanın eski çalışanlarından Cemal Ok işletmeyi devralmış ve ismi de Ayaspasa Rus Restaurant olarak değiştirilmiş.

Restaurantın içi sanırım 1978'den beri değişmemiş, iç tasarımı olduğu gibi kalmış.Bu yüzden görsellik acısından oldukca zayıf . Güzel bir dekorasyon ile eski ambiansı korunarak  yenilenirse eminim cok daha güzel bir yer olucak.  
İşte menumuz, ön sayfada bir de mezeler salatalar bölümü var. Bizim ilk ciddi gurme gezimiz olduğunu kabul edersek eğer,herşeyden ortya alarak denemeye karar verdik. İlk olarak başlangıçlardan, Rus salatası, Kaşar Pane ve bir cesit yagda kızartılmıs börek olan, Proshki'yi ve Borscht çorbasını denedik. Rusların meşhur Borscht çorbası, et suyuna yapılmış kereviz ve pancar ağırlıklı bir çorba ,oldukça lezzetli ama biraz da yağlı. Yağda kızartılmış kaşar pane ve Proshki gayet güzel iken, rus salatasını malesef hayal kırıklığı oldu.
Ve ana yemekler, Rus yemekleri denilince en çok önerilen 2 yemek Beef Straganoff ve Piliç Kievski.  Beef Straganoff için özel bişey diyemeyeceğim, çok az tattım ama et sevenler için güzel bir et yemeği. Piliç Kievski, ise göğüs eti içine baharat ve kaşar koyulup yağda pişirilmiş bir yemek. Yanında ise çok güzel bir patates salatası ile servis ediliyor. Rusların en meşhur yemeği olarak tanımlansa da , evet tadı güzeldi ama bir daha yemesem hiç aramam :)

Beef Straganoff
Piliç Kievski- Chicken a la Kievski

İşte bizim oy birliği ile en beğendiğimiz yemek. Rus Bonfilesi . Eğer Ayaspaşa Rus Restaurant'ına giderseniz bizim favorimiz.
Rus Bonfilesi-Russian steak
Benim bir diğer begendiğim yemek ise Bitki a la Russe-   Bu etten çok köfteye tadında bir yemek, yanında ıspanak ve pilav ile sunulmuştu , oldukça da lezzetliydi.
Bitki a la Rus- Steak with Special Russian sauce

Bizim yemediğimiz ama yan masalara giderken aklımızın kaldığı bir başka yemek ise, piliç snitzel oldu. Onu yemedik ya aklımızda kaldı işte :)
Yemeklerden sonra hepimizin aklında waffle olduğu için burada tatlıyı es geçtik. Ama unlu limonlu votkalarından bir tane alıp tadına baktık. Vodka kültürüm olmadığı için bir benim yorumum ne kadar doğrudur bilemem ama ortak kararımız; tadı limon kolonyasına benziyor. Ama restaurant'taki birçok kişi bu vodka'dan içiyordu o  ayrı .....
Yemeklerin yanında, menude testi şarabı diye geçen şarabı tercih ettik. Şarap fıçılar halinde restaurantlara gelen angora şarabıymış. İçtiğim en güzel şaraplardan bir tanesiydi. İtalya, İspanya'daki restaurantlarında servis edilen  'ev yapımı' şaraplar gibi, içimi kolay, yumuşak, lezzetliydi.
Ya nerede bu Ayaspaşa , görmedim, gördüm ise de hatırlamıyorum diyenler, işte burası.
Dolmabahçe'den yukarı çıkarken sağ tarafta, İTÜ kampusunun tam bitiminde.

Hazır nostaljik halini korurken gidiniz, görünüz. Tavsiye edeceğiniz yerler var ise merakla beklerim efendim :)


17 Ocak 2013 Perşembe

Bologna

Bu soğuk hava da  yazılacak en güzel yer, Ekim ayında soğuktan donduğumuz Bologna olmalı. Güneşli kuru soğuk havayı çok severim lakin Bologna da hem hasta hem de bu hava için ince giyinmemeden dolayı pek sevemedim havasını :)
Bologna, Emilia- Romagna bölgesinin baş şehri nam-ı değer "Kızıl Şehir". Şehrin tamamı ortaçağ mimarisine hakim ve binalarının renginden dolayı bu ismi almış. Kızıl şehir diye anulmasının bir başka nedeni ise sol görüşün merkezi olmasından dolayı.....
Şehir oldukça güzel ve mimarisinden dolayı nostaljik, Bologna mimarisinin kendine has en büyük özelliği ise, şehrin büyük bir kısmında binaların ön cephelerini birbirine bağlayan kemerler.

In this cold weather, the best place to write is Bologna. I don't have so much nice time because of my flue and the cold weather, but it's always good to see new places. Bologna is the capital cit of the Emilia-Romagno region of the North Italy.
Characteristic of the city is; the red color buildings and  archways infront of the building.
Bologna'yı gezmeye merkezdeki Piazza Maggiore'den baslayabilirsiniz. Meydandaki en eski yapı, bürokratların görüşmeleri için 12.yy da yapılmıs olan Palazzo del Podesta. Binanın yapımından kısa bir süre sonra Kral Enzo tarafından,  Palazzo Re Enzo adını alan ek bir bina yapılarak saray genişletilmiş.

You can start to see the city, from the city center Piazza Maggiore. The oldest building is the Palazzo Del Podesta whic was build in 12th century. Shortly after the construction of the building ​​an additional extended building, which was named as Palazzo Re Enzo.
Palazzo Podesta'nın tam karşısında ise 14.yy da yapılmış dünyanın en büyük 5.  kilisesi San Petronio bulunmakta. Bu kilise ancak  1954 yılında kutsanmış ve 5.yy da yaşamış olan Saint Petronius anısına San Petronio ismini almış.
In this square, you can see  the San Petronio Church which is the 4. biggest church in the world and build in 14th century.

Meydandaki bir başka büyük yapı ise,  Palazzo Podesta ve San Petronio arasında kalan , bugünkü belediye binası, Palazzo d'Accorso.
And the another big building in the square is Palazzo d'Accorso, which is used as Town Hall today.
Ve Son olarak Meshur Neptun Çeşmesi 'Fontana del Nettuno', 1563-66 yılları arasında heykeltraş Giambologna tarafından yapılan bu çeşme, Carlo Borromeo tarafından, amcası Papa Pius IV. 'i sembolize etmek için yaptırılmış.  

And the last old momentum in the 'Fontana Del Nettuno' Fountain of Neptun. It was build to the honor of the Papa Pius IV. who is the uncle of the Carlo Borromeo between 1563-66.
Tarihi eserleri gördük, öğrendik artık Bologna'da, alışveriş ve  yeme içme zamanı gelmiş demektir :)

Thats enough to see the historical places. Time to learn what to eat in Bologna :)

İlk istikamet, Piazza Maggiore'de hemen arkamda gördüğünüz binanın yanındaki sokak.Burası cıvıl cıvıl, sarküteri, meyve sebze dükkanları ile dolu . Bizim ilk işimiz güzel birkaç peynir çeşidi ve parmesan ve güzel şaraplardan almak.

Yazının başında belirtmiştim, hava buz gibi, e dolaşmaktan yorulunca İtalya'da tabi ki kahve keyfi yapılır. Maggiore 'ye yakın bir yerdeki Zanarini'ye bayıldık. Sıcak çikolata denilen şey gerçekten eritilmiş çikolataymış, yok böyle birşey :)

As I wrote in the begining of the letter, the weather is freezing and we get tired to walk in the roads, for taking a break we go to Zanarini and we release that hot chocalate means is really  melted chocalate. I never taste hot chocalate like that, it is perfect :)
Efendim, Bologna da meşhur başka bir şey ise Venedik benzeri kanallar, turistik şehir haritasını elinize aldığınızda bu kanalların yerlerini görecek ama gezerken bir türlü bulamayacaksınız. Neden mi? çünkü yolda yürürken bir binanın altında bir pencere görüp bu ne diye acacak, sonra da aşagıdaki manzara ile karşılaşacaksınız. Binalar önden bakınca bitişik duruyor ama aslında sadece ön duvar örülmüş böyle binalar arasındaki kanallar gözükmüyor :)) Hiç böyle bir şey görmedim desem yeridir.

Bologna, has got canals like Venice, When you look at your city map you can see the palaces of the canals. But the intresting thing is you cant find them while you are walking in the street. You can see small windows on the anterior wall of the adject builds. When You open this windows you can see the canals between the buildings. I never see these kind of place :)
Ve meşhur pastanesi Gamberini, Cadılar Bayramı dolayısıyla tüm pasta çörekler ise Hollowen temalı.
And  famous pastry shop; Gamberini, you can see the Hallowen pies
Tabi Bologna'da Bolonez makarna yemeden dönmek mümkün değil, Tüm gün gezerken gözüme kestirdiğim güzel yerlerden  birisi,  Trattoria Del Rosso

Of course,It's not possible to go back without eating pasta Bolognese in Bologna, one of the nicest places I picked surfing all day, Trattoria Del Rosso
Ev yapımı güzel şarabı, Ve nefis Bolonez soslu makarnası ile hem lezzetli hem fiyatları çok uygun.
Yanlız dikkat, trattorie dediğimi bu yerler genelde,öğlen ve akşam yemeği için açık oluyor ve 7.- 7.30 gibi açılıyorlar. Bizim gibi kapısında  kedi gibi dolanmayın diye şimdiden uyarayım :)

Pasta's are really delicous and prices are good. I can advice you to taste their homemade vine.  Just a note, İn Italy, tratorie's are  mostly open just in lunch and dinner time.

Ve Bir başka meşhur yer, Trattoria Dal Biassanot
And another famous place is, Trattoria Dal Biassonot
Burası da ıspanaklı Lazanyası ile meşhur, Hamuru ıspanak ile karıştırılı açılıyor. Bolonez soslu makarna burda da denedi ama Bolonezde favorim il Rosso, yapacak bişey yok :)

This place is famous with  their spinach lasagna, it is really delicous but for Bolognese pasta my favorite place is il Rosso :) 
Bologna da bence görmeniz gerek bir başka bir tarihi yapı La Basilica San Dominica, 1216 yılında papalık emri ile hristiyanlığı yaymak için Bologna'ya gelen Dominic di Guzman ve diğer dominik rahiplerinin yerleştiği kilise, değişik mimari ile görmek isteyebileğiniz güzel bir yapı.

If you like historical places, I can advice you to visit La Basilica San Dominca.


Ve Bologna dan dönme vakti, şehrin ortaçağdan kalma kapıları önünde resim çektiriyoruz. Bir daha bu kadar soğuk havada gezmem diyip evimize geri dönüyoruz :)))

Time to return to home, but don't forget to take a picture infront of the old city gates.

Sırada neresi var, bende bilmiyorum? Ciaoooo :)

What will be the next city? I really know? See you, Ciaooo :)