16 Kasım 2011 Çarşamba

Kücük sahil kasabası Volendam

Gezdigim her hangi yeri anlatmak istedigimde önce hemen resimlere bakıyorum, sonra da ay bunun adı neydi, burası neresi diye düsünüp duruyorum, demek ki neymiş, yazacaksın ki unutmayacaksın.

Neyseki gittigim yerleri ajandanın takvimine isaretleme huyum var en azından ne zaman gittigimi unutmuyorum J

Anlatacak cok yer var ama önce cok gorulmeyen yerlerden baslamak istiyorum, 2009 Mayıs ayında kucuk bir Hollanda- Belçika gezisi yapma fırsatımız oldu . Hollanda diyince ilk olarak tabi ki Amsterdam geliyor akla, ama ben bu yazı da Amsterdam’a araba ile ortalama 30-40 dakika uzaklıktaki kucuk bir balıkcı kasabası diye anılan kücük bir kıyı sehri, Volendam’ı anlatacagım.

Kiraladıgımız araba ile Amsterdam’dan  yola koyulduk, güzel navigasyon aletimizde var diye güle oynaya giderken birden navigasyon’un baglı oldugu sarjın calısmadıgını fark ettik, Neyse ki yol cok da karısık degildi navigasyon olmadan da yolu bulabildik. Ama aksam donuste Amsterdam’daki otelimizi nasıl bulduk , bir de onu sorun J

Volendam’ın girisinde sağ tarafta kalan, kocamannnn bir yeldegirmeni karsılıyor sizi. Sol tarafta ise cok sık ve farklı farklı dizayn edilmis, cok guzel bahceleri olan 1-2 katlı evler var. Her gördügüm eve “ ay bu cok güzel” “yok bu daha güzel “ diye diye Volendam’ a geldik.



Sehir girisindeki büyük yeldegirmeni...

Direkt cıktıgımız ana cadde sanki film studyosuna gelmissiniz gibi, tek tip ama farklı renkli boyanmıs ve onunde minik bahceli girisleri olan evlerden olusuyor. Yolu ara ara kesen kucuk dereler var, derelerin ustunde kopruler, suda yüzen ördekler,  etraf yemyesil.



Derenin üstünden gecen asma bir köprü....


Arabamızı hemen park edip cok ac oldugumuz icin fast food yemek satan bir yere gittik, Hamburger ve bol miktarda patates ile karnımızı doyurduk.

Zaten cok kucuk bir yer, dolasarak her yer görülebilir. Ana caddeden limana dogru cıkan yollardan dolasarak liman seridine ulastık.


 
Kucuk bir kasaba etrafta cok az insan var derken , insanların nerede oldugunu bulduk hemen.

Liman seridi,  yine aynı tip evler, onlerinde kucuk kafeler, barlar, deniz ürünleri satan fast food’cular ve bir suru hediyelik esya satan dükkanlar olan bir yer. L seklindeki limanı uctan uca dolasmak 10 dakika sürer herhalde.


limandan bir görüntü.....

 
limandaki dükkanlar......

Ama o kücücük yer, o kadar güzel düzenlenmisti, hic sıkılmadan bir oraya bir buraya atlıyorsunuz. Deniz ürünleri satan seyyar büfeden sandviclerinizi ya da waffle’nızı alarak oradaki bankalara oturup, ayaklarınızı uzatıp denizi seyredebilirsiniz, ya da minik dükkanlara girip hediyelik esya secebilirsiniz. Yorulunca yine dısarı da olan barlara oturup birşeyler icebilirsiniz. Ne yaparsanız yapın pek sıkılmazsınız
J

 
Volendam , hediyeli esya konusunda sanırım Amsterdam dan daha ucuz, aldıgımız seyleri daha ucuza satan bir yer göremedik Amsterdam’da, olsa da o yogun sehir de bulmak zordur sanırım. Ben ne aldım ? Daha sonra cesme de ve Mikonos, Paros, Kos gibi  yunan adalarında gördügüm beyaz mavi boyalı, asınmıs ahsap görüntüsü veren, deniz fenerleri,  tekneler ve benzeri deniz temalı ahsap objelerden aldım. Hatırladıgım kadarı ile oldukca uygundu fiyatları.

Volendam, güzel ,  degisik cok hos bir yer, ama burada en eglenceli ne yapmalı  diye sorarsanız hemen cevap veriyorum; Limanda bulunanan 2-3 tane fotorgrafcı da gidip, ulusal kostumlu resim cektirin derim. Resim cekilirken acayip eglendik ve cok güzel bir hatıramız oldu J

Ben ilk gordugum fotografcıya hemen atlayıp, vitrinde gordugum resimlerden istedigimi söyledim. Hemen oradaki kostumlerden kıyafetlerinizin üzerine giydiriyorlar, Kıyafetler hemen hemen aynı , zaten sana secme sansı vermiyor, 2 dakika da 2 kız hemen seni giydiriyor. Sonra fotograf odasına girdik buranın her köseyi ayrı bir dekor, istedigin yeri sen seciyorsun, seni hemen oraya gidip yerlestiriyor. Nerede nasıl oturcan, ayaklar kollar nerede hepsini sabitleyip baslıyor fotograflarını cekmeye.

 Bir suru resim cekiyorlar iclerinden en güzel 5 tanesini sana gösteriyorlar, Senin sectigin 2 tanesi ni de fotograf olarak basıyorlar. 45 dakika sonra gidip 17 Euro’ya resimlerinizi alıyorsunuz. Biz cd’yede cekip vermelerini rica ettik ama kabul etmediler.  Zaten dükkanın icinde bir kisi bile gülümseyerek isini yapmıyordu, biraz soguk ve sevimsiz bir ortam ama o resimler icin bence degerdi ...
Bu da bizim resmimizzzz, gülmekten bir turlu poz veremedik.
Fotografcı da bu sekilde guzel bir poz yakalamıs.


Aksama dogru liman iyice esmeye baslayıp , herkez kapalı mekanlara gecmeye baslayınca bizde yavas yavas kasabanın iclerine dogru gezmeye koyulduk. Evlere dısarıdan bakınca hic bir yasam belirtisi yok, keza sokaklardaki insan sayısı da birden azalmaya basladı,sanırım  aksam olup, soguk  hava bastırınca  herkez pub, cafe gibi yerlere gidiyor.  Bizde son resimlerimizi cekip, güzel bir günün ardından, bütün gün gezmenin yorgunlugu ile hemen arabamıza atlayıp Amsterdam’a dönmek icin yola koyulduk.

Bir sonraki yazıda  nerdeyiz, henüz karar veremedim.

Cok sevdigim Roma mı? Yoksa hic dönmek istemedigim Mikonos mu?

3 yorum:

Fido dedi ki...

Amsterdam en çok gitmek istediğim şehirlerden biri..ama bu balıkçı kasabasını da çok sevdim,zaten Avrupa'da bence kasabalar şehirlerden daha güzel..ne güzel bir post yapmışsın,keşke devam etsen ya yapmaya :)

GoNcha GoNcha dedi ki...

selam.yeni kesfettim blogunu. takibe aldim hemen. ben de turistik amsterdamdan cok Hollandanin minik sehir ve kasabalarini daha cok seviyorum.
Cupcake bir hafta diliyorum sana;)

http://gonchagoncha.blogspot.com/

elif dedi ki...

bende yeni keşfettim Ebru Hanım çok renkli çok güzel size inşallah bir gün kendimede iyi keşifler diliyorum :)